O klasik giriş cümlesinini söyler: Herkese merhaba bayadır yokum buralarda.
Sonra söze girer :)
Çok üzgünüm a dostlar. Her gün aklıma geliyo keşke şimdi bakabilsem o güzel insanların sayfalarına. öyle özlüyorum ki sizin yazılarınızı. Blogger'da gezinti yapmak ciddi ciddi bir çok sıkıntıyı ortadan kaldırıyor benim için. Farklı konular farklı fikirler vs. Bu kadar istesem de sizleri ziyaret edemediğim için ne olur gönül koymayın. İlerleyen süreçte fırsat bulabilirsem kesinlikle bakacağım ama şimdilik maalesef öyle bir imkanım yok. Tekrar ve tekrar özür diliyorum.
Yorum yapamıyor olmamla birlikte utanmadan yorumlara cevap veremiyorum. Tüm bunlar için bir kez daha affınıza sığınıp şu yazıyı da şuraya bırakıyorum.
Ben yokken buraları gülücüksüz bırakmayın :D
serçelerin kanadına takıp dağlara uçurmuştum. Uçan balonlara astım bir kısmını da. Ve şimdi ben hiç kaçmamış gibiyim kendi gerçekliğimden. Onlarlayım. Sanki serçeler ve balonlar sözleşmiş de buluşuvermişler şakağımın kenarında.
Görmeyeli hayli değişmiş her sabah olanca sevinç ve heyecanla üzerime giydiğim duygularım. Hasret bayağı boy atmış örneğin. Şimdi zürafamsı bir edayla izliyor önceden bir türlü göremediklerini.
Hele bir de en sevdiğim, bir zamanlar, üzerime en yakıştırdığım sevda... sözümü dinlememiş hiç. Kendisini emanet ettiğim serçeye özenip iyiden iyiye şişmanlamış. Ve duyduğuma göre taşıyamaz olmuşlar "sevda"mı. Onu alıp yine biraz aç bırakmak gerekecekmiş. Oysa ben onu Leyla'nın, Aslı'nın, Şirin'in, Zühre'nin terk ettiği, ot bitmez, lanetli bir çöl sıcaklığıyla kavrulan beldelere yollamıştım. Ne yemiş ne içmiştir kim bilir. Daha bir düzine hissi de alıp nasihetler savurmaya başladım yüzlerine.
"Bakın! Ben eski ben değilim artık. Sizlerin mutluluğu belki kalmamıştır dilimin altındaki ıslak baklalarda.
Bakın! Ben o ben değilimdir belki. Çullanmayın üzerime yine, zayıflamıştır bacaklarım. Sizce eski artılarımı eksiye döndürmüşümdür belki. Hem belli olmaz artık elmayı mı portakalı mı seveceğim. Ya da ne bileyim, bir bakarsınız kanarım bir bardak suya, çay bardağına üstelik. Eski tutarlılık yok artık sözlerimde. Şimdilerde ben az ötedeki çam ağacına okuyorum sevda şiirlerimi. O da çok sevmiş olacak ki kozalak atıp duruyor başıma. Gün batımında dilenci gözleriyle bakmıyorum artık Güneş'e. Anlıyorum batan gün yeniden doğabilmek için gidiyor böyle alelacele.
İşte böyle benim sevgili eskilerim, ben o eski ben olmayabilirim. İyisi mi siz bir daha düşünün. Sizlere biraz ekşi gelebilirim...."
Sonra söze girer :)
Çok üzgünüm a dostlar. Her gün aklıma geliyo keşke şimdi bakabilsem o güzel insanların sayfalarına. öyle özlüyorum ki sizin yazılarınızı. Blogger'da gezinti yapmak ciddi ciddi bir çok sıkıntıyı ortadan kaldırıyor benim için. Farklı konular farklı fikirler vs. Bu kadar istesem de sizleri ziyaret edemediğim için ne olur gönül koymayın. İlerleyen süreçte fırsat bulabilirsem kesinlikle bakacağım ama şimdilik maalesef öyle bir imkanım yok. Tekrar ve tekrar özür diliyorum.
Yorum yapamıyor olmamla birlikte utanmadan yorumlara cevap veremiyorum. Tüm bunlar için bir kez daha affınıza sığınıp şu yazıyı da şuraya bırakıyorum.
Ben yokken buraları gülücüksüz bırakmayın :D
Hatırım Karıncalandı
Geçmişe dair bazı şeyleri hatırlamakla ilgili bazı şeyler geldi aklıma. Oysa ne var ne yokduysaserçelerin kanadına takıp dağlara uçurmuştum. Uçan balonlara astım bir kısmını da. Ve şimdi ben hiç kaçmamış gibiyim kendi gerçekliğimden. Onlarlayım. Sanki serçeler ve balonlar sözleşmiş de buluşuvermişler şakağımın kenarında.
Görmeyeli hayli değişmiş her sabah olanca sevinç ve heyecanla üzerime giydiğim duygularım. Hasret bayağı boy atmış örneğin. Şimdi zürafamsı bir edayla izliyor önceden bir türlü göremediklerini.
Hele bir de en sevdiğim, bir zamanlar, üzerime en yakıştırdığım sevda... sözümü dinlememiş hiç. Kendisini emanet ettiğim serçeye özenip iyiden iyiye şişmanlamış. Ve duyduğuma göre taşıyamaz olmuşlar "sevda"mı. Onu alıp yine biraz aç bırakmak gerekecekmiş. Oysa ben onu Leyla'nın, Aslı'nın, Şirin'in, Zühre'nin terk ettiği, ot bitmez, lanetli bir çöl sıcaklığıyla kavrulan beldelere yollamıştım. Ne yemiş ne içmiştir kim bilir. Daha bir düzine hissi de alıp nasihetler savurmaya başladım yüzlerine.
"Bakın! Ben eski ben değilim artık. Sizlerin mutluluğu belki kalmamıştır dilimin altındaki ıslak baklalarda.
Bakın! Ben o ben değilimdir belki. Çullanmayın üzerime yine, zayıflamıştır bacaklarım. Sizce eski artılarımı eksiye döndürmüşümdür belki. Hem belli olmaz artık elmayı mı portakalı mı seveceğim. Ya da ne bileyim, bir bakarsınız kanarım bir bardak suya, çay bardağına üstelik. Eski tutarlılık yok artık sözlerimde. Şimdilerde ben az ötedeki çam ağacına okuyorum sevda şiirlerimi. O da çok sevmiş olacak ki kozalak atıp duruyor başıma. Gün batımında dilenci gözleriyle bakmıyorum artık Güneş'e. Anlıyorum batan gün yeniden doğabilmek için gidiyor böyle alelacele.
İşte böyle benim sevgili eskilerim, ben o eski ben olmayabilirim. İyisi mi siz bir daha düşünün. Sizlere biraz ekşi gelebilirim...."
Olur oyle arada. Blogların güzelliği burda bence değişiriz ve bu değişimi bloklarımızda yazdıklarımızdan görebiliriz. Değişiklik iyidir. Tekrar zamanın olduğunda yazarsın dert etme ;)
YanıtlaSilDeğişmeyen tek şey benim zamansızlığımdır :)) Zaman denen arkadaşı bir türlü yakalayamıyorum. Ama kendilerini tutat tutmaz burdayım :)
SilGülücüklü Kal...
Değişim iyidir, güzeldir. Ekşiyle de pek anlaşır :)
YanıtlaSilahaha aklıma ne geldi yaa. Turşu var ya, hatta kornişon :) ilahi ben. iyisi mi gidip alayım biraz değişeyim.
SilGülücüklü Kal...
Ah üzülme İnşallah feraha kavuşacaksın :)
YanıtlaSilDemek üzerine girdiğin duyguların, görmeyeli değişmiş :) Duygularını yok sayarak mı yaşıyorsun uzun zamandır? Bak Talha, bu hiç iyi bir şey değil ^^
Sen sevdaya baksan da bakmasan da büyük bazen. Sen denizin en dibine de gömsen, yine yaşamaya devam etmeye, kendine bir yol bulmaya çalışır :)
Belki elmayı veya bir portakalı sevmek senin için daha hayırlıdır Sevgili Talha :)
Gülücüksüz koyma buraları :)
Allaha emanet ol :)
bunu yaşayarak öğrendim kukla. Ve böylesi daha iyi oldu sanıyorum.
SilBen yokken sizler gülücüklersiniz buraları yerime. Arada ben de gelirim baya gülücük gülücük olur her yer :))
Allaha emanet kal...
Kanacaksanız, benim gibi çaya kananlardan olun. Çay güzeldir. Çam ağacına gelice... En güzeli ağaçlarla konuşmak, hakkınız var. Ben de artık öyle yapacağım... İyilikler dilerim :)
YanıtlaSilÇay iyidir. Çay parası olanın da olmayanın da yandaşıdır. Kimi ingiliz kraliçesinin masasında kimi peynir ve zeytinden ibaret bir yer sofrasında...
SilAğaçlara konuşmak iyi oluyor harbiden. Böyle başını falan sallıyor arada :)
Gülücüklü Kal...
Biraz isyan biraz sitem sanki.. Olsun diner seninde fırtınan bir gn :)
YanıtlaSilGün içinde birçok sebepten birçok sefer yaşanıyor kalbimde bu mevsim döngüleri. Ama anlık işte. Eh o vakitleri acilen kelimelere dönüştürüyorum ben de :))
SilGülücüklü Kal...
yazı da güzel ismi de çok güzeeel :)
YanıtlaSilÇoook teşekkür ederim deep :) Yorumun da çok güzel :)
SilGülücüklü Kal...
Bazen blogdan uzak kalınabiliyor, olsun, yine dönüyoruz ya :))
YanıtlaSilKürkçü dükkanı misali yani... ben de tilki gibi geziyorum orda burda :D
SilGülücüklü Kal...
Umarım bugünlerin topallığı yarınların tebessümleri olur.
YanıtlaSilGarip bir umut takviyesi oldu içimde, yorumunla. Kocaman teşekkürler..
Gülücüklü Kal...
ya ben bayıldım yazı dilinize :) ben de gelemiyorum yazamıyorum ama bunun geçici bir süreç olduğuna inanıyorum..
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim güzel düşüncelerin için. Özlemek olmasa çekilmez dert değil aslında :))
SilGülücüklü Kal...