"Avcumun İçinde Mutluluk" (1)

...
Yine herkesten önce uyanmıştı. Her sabah yaptığı gibi, kahvesini hazırlayıp soğuk havaya karşı güneşin doğuşunu izleyecekti. Güneşin her gün aynı doğduğunu söyleyenlere inat, her sabah yeni bir yıldızla tanışırmışçasına hazırlık yapardı. Tam kupasını dolduracakken sol avcuna yazdığı dünden kalan notu gördü. Kafasını kaldırıp, ayna kadar parlak mutfak mobilyasında yansımasına bakarak garip bir şekilde sırıtmaya başladı. Ona göre sırıtması herkesten daha garipti. Hatta bazen iğrenç bile geliyordu.


Elindeki kupanın sıcaklığıyla evin çatısında kendisine hazırladığı sandalyeye oturup kadim dostu güneşi beklemeye koyuldu. Ve yine yeni bir doğuş, yeni bir tebessüm vardı güneşte.
Eşyalarını hazırlayıp annesinin ilginç bir şekilde yemezse öleceğini düşündüğü kahvaltısını zoraki yedikten sonra kendini dışarı attı. Sorun evden sıkılmak falan değildi. Sadec bir yerleden kaçma isteği çok fazlaydı içinde. Bisikletini beziyle sildikten sonra yine farklı bir yolla okuluna doğru yola çıktı. Asla iki gün üst üste aynı yoldan gitmeyeceğine dair edindiği prensip onu bugün bir hastanenin önünden geçiriverdi. Yavaşlayıp birkaç dakika kadar hastaneyi izledi ve “Ah! Keşke hissettiklerimi hemen şimdi yazabilsem.” diye iç geçirdi. Tam bu sırada avcunu açıp o yazıyı okudu. Daha büyük bir gülümsemeyle yoluna devam etti.

Okuldan nefret etmeyi çok merak ediyordu kendince. Herkes nefret ederken neden bunu yapamadığını sorgulayıp durur ama bir türlü bir sonuca ulaşamazdı. Sabahları hocalarına selam verip geçmeyi ihmal etmediğinden olsa gerek, takdir edilip duruyordu. Sınıfına gitmeden kapı önünde durdu. Sol elininin tersini duvara yaslayıp o yazıyı okudu. Ve bir öncekinden daha büyük bir tebessümle içeri girdi. Her şey tıpkı dün bıraktığı gibiydi. Sıralar, saat, öğretmen masası, tahta her şey yerli yerindeydi. Sınıfındayken kimseye anlatamayacağı kadar mutlu olurdu. Arkadaşlarıyla selamlaşıp yerine geçti ve sırasının altındaki kitapların yerini düzeltti. Aslında simetri hastalığı yoktu ama her şey düzgün olsun istiyordu. Sol elindeki yazı ile gülümseyip yetiştiremediği ödevleri yapmaya koyuldu.
...

...

En çok son derslerden nefret ederdi. Son dersler bir düşman gibi, dostlarla arasına girip on altı saatlik bir ayrılık veriyordu ona. Paydosa bir iki dakika kala, tam da suratı düşmüşken avcundaki yazıyla kendini topladı. Ve hiç üzülmemiş gibi eğlenerek bisikletiyle evin yolunu tuttu. Evde de pek bir şey yapamıyordu zaten. Dizüstü bilgisayarında biraz zaman geçirip yemeğini yer ve hemen ders çalışmaya başlardı. Yine öyle yaptı. Birkaç saat çalıştıktan sonra sol eline bakıp yazının yine silindiğini gördü. Hemen tükenmez kalemini alıp silinmiş yerlerin tekrar üstünden geçti. Ardından ne yaşadıysa yazdığı, gününü bazen tüm detaylarıyla, bazen üstünkörü anlattığı Word belgesini açtı ve yazmaya başladı gün içinde yaşadıklarını...


Devamı gelecek mi emin değilim doğrusu. Bu biraz da alacağım tepkilere bağlı. Siz şimdilik diğer yazılara göz gezdirin. Hepinize kucak dolusu gülücükler...
Edit 18.01.17 : Sanıyorum bu hikaye sonlanmış oldu. Belki çok sonra fikrim değişir hiç belli olmaz :)
SHARE

M. Talha Y.

    Blogger Comment

15 Yorum :

  1. Ben severek okudum. Özellikle, bu devirde "okulu seven bir öğrenci" den söz etmeniz kesinlikle dikkate değer. Devam eder umarım. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil mi? Bu devirde okulu, dostluğu sevmek... Keşke olağanüstü gelmese kulağımıza...
      Teşekkürler!!

      Sil
  2. Devamını merak ediyorum açıkçası.. O Word dosyasında neler var? Bize o dosyayı açma ve kurcalama şansını vermelisin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) araya uzun süre girerse kızmayın ama. Malum sınav halleri :))

      Sil
    2. Estağfirullah kızmak ne haddimize. Sabırla bekleriz..

      Sil
  3. Süper olmuş emeğine sağlık. Sıkılmadan okudum. Devamını beklerim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler!!
      İnşallah en kısa zamanda...

      Sil
  4. Çok güzel bir paylaşım, kalemine sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler!!! Bloğuma hoş geldiniz.
      Gülücüklü kalın...

      Sil
  5. Aslında ben de okulu severim ama dersleri değil yani her dersi değil. Okulun ortamını, kurabildiğiniz arkadaşlıkları, farklı insanlarla bir arada olmayı, farklı görüşlere, bakış açılarına sahip olsan da ortak noktalar bulup yaşamaya çalışmayı... Sanırım o sebeple de yaşamım boyunca hep okulda kalmak istiyorum. Umarım bunu başarabilirim. Aslında varmaya çalıştığım şey Okulu seven, nefret etmeyen birini bulmak beni sevindirdi.
    Allah'a emanet olun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaşam boyunca okulda kalma isteği bana bir öğretmenin sözleri gibi geldi :))
      Bana kalırsa çoğu insan okulu sever ama kimi toplumla beraber hareket etme içgüdüsünden kimi sürü psikolojisinden aksini söyler. Tabii ki sevmeyenler de olur ama bunun azınlık sayılabileceğini düşünüyorum.
      Yaşasın okul yaşasın okulu sevenler! :D :D :D
      Gülücüklü Kal...

      Sil
    2. bir öğretmen değil de öğretmen olmak isteyen birinin desek daha doğru olucaktır :D
      sizde gülücüklü kalın

      Sil
  6. Çok hoş bir yazı olmuş, çok beğendim doğrusu :) Okurken sürekli o sol elde ne yazdığını da düşünmeden edemedim :) Ama sanırım sadece kişinin kendi anlayabileceği, o özel kelimelerden :D Kendi bilekliğim geldi aklıma, ben de 'gülümse' yazan bilekliğimi daima bileğimde taşırım, hiç çıkarmam; sanırım bunun gibi bir şey :) Hatta belki orada da 'gülücüklü kal' yazıyordur :)
    Tekrardan eline sağlık diyorum ve yazının devamını bekliyorum :) Sevgilerle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşin aslı devam edecektim. Hatta ettim ama kısaca "olmadı" diyelim. Bu hikaye bu kadarla kaldı. En azından şimdilik. Bakalım yarın ola hayrola.
      Gülücüklü Kal...

      Sil

Yorumların benim için önemli...

Ha Ben Ha Onlar (: